Bir ezgi bazen binlerce kilometre kat eder, bir kavalın sesi dağları aşar, bir keman insanın içine işler. İşte Seyyah tam da bu yolculuğun adı: Anadolu’nun derin köklerinden, Balkanların coşkulu tınılarına, Akdeniz’in sıcak rüzgârlarına ve Avrupa’nın çağdaş seslerine uzanan bir müzik hikâyesi.
Bir Yolun Başlangıcı: Strasbourg’tan İstanbul’a
Seyyah’ın serüveni 2017 yılında Fransa’nın Strasbourg kentinde başlıyor.
Kökenleri farklı ama tutkusu ortak birkaç müzisyen, bir araya gelip şunu soruyor:
“Anadolu’nun kadim sesini, modern dünyanın diliyle nasıl anlatabiliriz?”
Bu sorunun peşine düşen grup, adını da buradan alıyor. Seyyah; gezen, arayan, ararken bulan demek.
Strasbourg’un çok kültürlü atmosferi, grubun ruhunu biçimlendiriyor.
Orada atılan ilk adımlar, kısa sürede İstanbul’a uzanan bir köprüye dönüşüyor.
Bugün grup İstanbul merkezli üretimlerine devam ediyor; ama ruhu hâlâ yolda, hâlâ seyyah.
Müziğin Dili: Gelenekle Yeniliğin Buluşması
Seyyah’ın müziği bir buluşma noktası.
Geleneksel enstrümanlar – kaval, zurna, ud, tanbura, Oğur sazı – modern çalgılarla – gitar, bas, çello, keman – yan yana geliyor.
Bu birleşim bir “doğu-batı sentezi” klişesinden çok öte; bir tür kültürel diyalog.
Bir şarkıda kaval, bozkırın rüzgârını getiriyor;
diğerinde çello, Avrupa salonlarının zarafetini.
Kimi zaman zurnanın sesi bir köy düğününü anımsatıyor, kimi zaman keman bir Rumeli hikâyesine dönüşüyor.
Hepsi, sahnede aynı ruhta buluşuyor.
Seyyah’ın her konseri bir davet gibi:
Dinleyiciyi hem geçmişe hem bugüne, hem yerel olana hem evrensele çağırıyor.
Tuz: Yolculuğun İlk Durağı
2022’de yayımlanan “Tuz”, grubun ilk albümü ve bir anlamda müzikal kimliğinin manifestosu.
Tuz, basit ama derin bir kelime.
Yaşamak için gerekli, her yemeğin özünü ortaya çıkaran bir unsur.
Seyyah’ın müziği de tıpkı tuz gibi: farklı kültürleri, sesleri ve duyguları bir araya getirip yeni bir tat yaratıyor.
Albümdeki her parça, birer yol hikâyesi.
Kimi şarkılar göçten, kimileri buluşmalardan bahsediyor.
Birinde bozkırın yalnızlığı, diğerinde Balkanların coşkusu.
Hepsi birbirini tamamlıyor; tıpkı grubun üyeleri gibi.
Sahne: Canlı, Kolektif, Sıcak
Seyyah’ı sahnede izleyenler bilir; bu yalnızca bir konser değildir.
Sahne, dinleyiciyle kurulan samimi bir ortaklıktır.
Vokalist Ceren Kaçar’ın güçlü sesi, hem içten hem davetkâr.
Kimi zaman bir ağıt gibi derinleşir, kimi zaman seyirciyi dansa kaldırır.
Gabriel Meidinger’in kemanı, duygusal melodileriyle hikâyeleri anlatır.
Ozan Demir’in kavalı ve zurnası, o hikâyelere nefes olur.
Kerem Can Aslan’ın ritimleri, Güneş Demir’in gitarı ve Ali Baran Özcan’ın bası müziği ayakta tutar.
Jonas Pour Mozafar’ın ud ve tanburası, Toby Kuhn’un çellosu derinliği sağlar.
Mehmet Ali Orman’ın klarneti ise tüm bu seslerin arasında bir köprü gibidir: hem neşeyi hem hüznü taşır.
Her biri sahnede kendi kültürünü, kendi hikâyesini getirir.
Ama birlikte, tüm bu farklılıkları bir ahenge dönüştürürler.
Bu yüzden Seyyah’ın konserinde herkes kendinden bir parça bulur:
Bir köy türküsü dinleyen de, caz sever de, rock dinleyicisi de.
Kültürler Arasında Bir Köprü
Seyyah’ın müziği, bugün dünyada eksikliği hissedilen bir şeyi hatırlatıyor: Bir arada olabilme duygusunu.
Onların ezgilerinde sınırlar yok, ayrımlar yok.
Bir halk ezgisi bir Avrupa melodisiyle yan yana durabiliyor;
farklı diller, farklı enstrümanlar ortak bir hikâyede buluşabiliyor.
Belki de bu yüzden Seyyah dinlemek, sadece müzik dinlemek değildir.
Bir kültürün değil, birçok kültürün sesine kulak vermektir.
Bir yolun, bir yaşamın, bir birlikte varoluşun sesini duymaktır.
Yol Arkadaşları
Ceren Kaçar – Vokal
Gabriel Meidinger – Keman
Ozan Demir – Kaval, zurna, gitar, Oğur sazı
Mehmet Ali Orman – Klarnet
Kerem Can Aslan – Perküsyon
Güneş Demir – Gitar
Ali Baran Özcan – Bas gitar
Jonas Pour Mozafar – Ud, tanbura
Toby Kuhn – Çello
Her biri kendi sesini getiriyor; ama sahnede, o sesler artık bireysel değil, kolektif bir ruha dönüşüyor.
İşte Seyyah’ın büyüsü de burada: birlikte üretmek, birlikte hissetmek, birlikte söylemek.
Ve Yol Bitmez…
Seyyah, ilk albümü Tuz’dan sonra yeni tekli ve albüm çalışmalarını sürdürüyor.
Her yeni parça, yeni bir yol, yeni bir hikâye.
Onlar için müzik yalnızca sahnede başlayan bir şey değil;
yaşamın içinde süren bir arayış, bir öğrenme biçimi.
Belki de Seyyah’ın asıl hikâyesi tam da bu:
Her ezgide bir insan sesi, her notada bir yol, her konserde bir yeniden doğuş var.
Onların müziğinde taşra ile şehir, geçmiş ile şimdi, yerellik ile evrensellik yan yana durabiliyor.
Ve belki de bu yüzden Seyyah dinlemek, bir tür hatırlayış oluyor:
Kökleri unutmadan yürüyebilmenin, değişirken özünü koruyabilmenin mümkün olduğunu hatırlayış.
Bir halk ezgisiyle yola çıkan, ama yolu evrensel bir dile uzanan bir grup…
Her adımında yeni coğrafyalar, yeni hikâyeler, yeni insan sesleriyle büyüyen bir yolculuk bu.
Seyyah’ın müziği bize şunu söylüyor:
“Yolda olmak, bir yere varmak değildir.
Yolda olmak, kendini bulmaktır.”
Ve o yol, hâlâ açık.
Rüzgârın, suyun, ezgilerin yön verdiği bir yol…
Köklerden geleceğe uzanan, müzikle örülü bir yolculuk.
Yazar: Taylan Özdemir
