Anadolu’nun kadim kültüründe saz, yalnızca bir enstrüman değildir; bir yolun, bir inancın ve bir sözün taşıyıcısıdır. Zakirlerin ellerinde dile gelen bağlama, kimi zaman bir aşkın, kimi zaman bir direncin, kimi zaman da bir hakikatin sesi olur. Bugün bu geleneği yaşatan isimlerden biri de, Kapı Saz Atölyesi’nin kurucusu Zakir Yaprak Dengiz.
O, sazı yalnızca çalan değil; aynı zamanda ağacını seçen, gövdesini yoğuran, tellerini takan, yani sazı baştan ayağa doğuran bir usta. Elinde yetişen her saz, yalnızca bir müzik aleti değil; emeğin ve yolun bir parçası olarak doğuyor.
Atölyenin Kapısından İçeri
Kapı Saz Atölyesi’nin kapısından giren bir kişi, önce dut ve ceviz kokusunu duyuyor. Duvarlarda yarım kalmış sazlar asılı, tezgâh üzerinde ince talaş yığınları… Bir köşede ustanın elleriyle şekil verdiği gövde, başka bir köşede sazını akort etmeyi öğrenen genç bir öğrenci. Atölyenin atmosferinde, bir usta-çırak ilişkisinin yanı sıra bir kültürün aktarımı hissediliyor.
Zakir Yaprak Dengiz, sazı sadece müzikle değil, sözle birlikte öğretiyor. Bir derste bağlama düzenini anlatırken öğrencisine sazı eline veriyor ve ekliyor: Saz yalnızca çalınmaz, aynı zamanda yaşanır.
Zakirlik: Söz ile Sazı Birleştirmek
Alevi-Bektaşi geleneğinde zakir, yalnızca saz çalan kişi değildir. Zakir, cemlerde topluluğun yolunu aydınlatan, sazı ve sözüyle rehberlik eden kişidir. Dengiz, bu geleneğin yaşayan temsilcilerinden biri. Atölyesinde öğrencilerine yalnızca nota öğretmiyor; onlara bir zakirin taşıdığı sorumluluğu da hissettiriyor.
“Bakın,” diyor, “sazla çaldığınız her nota, bir gönül yapmaya hizmet etmeli. Sazınız insanın kalbini onarmalı, yüreğini diri tutmalı.”
🎵 Bilgi Kutusu: Zakir Kimdir?
Alevi-Bektaşi geleneğinde zakir, cemlerde hizmet eden kişidir. Görevi, bağlama eşliğinde deyişleri, duvazları, semahları seslendirmektir. Zakir, sadece bir müzisyen değil; yolun hafızası ve topluluğun dili olarak kabul edilir.
El Emeğiyle Doğan Sazlar
Seri üretim fabrikalarının kimliksiz bağlamaları arasında, Zakir Yaprak Dengiz’in yaptığı sazlar ayrı bir dünyaya ait. Çünkü onun için saz yapmak, bir ağaca can vermektir. Dut ağacını kuruturken sabırla bekler; gövdeyi oyar, sapı işler, telleri takar. Sonra sazı eline alır, ilk nefesi kendi vurur.
Öğrencilerine de bu emeğin değerini şu sözlerle anlatır: “Sazın ağacıyla konuşacaksın. Ona kendi ruhunu vereceksin. Saz, senin elinde nefes almalı.”
🌳 Bilgi Kutusu: Saz Yapımında Kullanılan Ağaçlar
Dut: Tok ve sıcak tınısıyla en çok tercih edilen ağaç.
Karaağaç: Sert yapısıyla uzun ömürlüdür.
Ceviz: Derin ses isteyen ustaların gözdesi.
Ladin: Sap yapımında kullanılır; sağlamlığıyla bilinir.
Nefeslerin İzinde Eğitim
Kapı Saz Atölyesi’nde eğitim yalnızca teknik değildir. Her ders, bir nefesle, bir kültürel aktarım ile başlar. Öğrenciler hem saz çalmayı hem de sözün ardındaki anlamı öğrenir.
Dengiz, gençlere “sazınızın sesi gönlünüzün sesi olsun” derken, aslında onlara bir yaşam felsefesi bırakıyor.
🌿 Bilgi Kutusu: Neden “Nefes”?
Alevi-Bektaşi geleneğinde şiir ve deyişlere “nefes” denir. Çünkü bu sözler, hakikatin soluğu olarak görülür. Bir nefes hem şairin ilahi coşkusudur, hem de dinleyenin ruhuna can veren bir sestir.
Bir Kültürün Kapısı
Kapı Saz Atölyesi’nin adı boşuna değil. O kapıdan giren herkes, sadece saz yapımını ya da çalmayı öğrenmiyor; aynı zamanda bir kültürün, bir inancın ve bir yolun kapısından içeri giriyor.
Zakir Yaprak Dengiz, hem bir zakir olarak nefesi sürdürüyor, hem bir usta olarak sazı yaşatıyor, hem de bir eğitmen olarak geleceğe aktarıyor. Onun emeğiyle kurulan bu atölye, bir usta-çırak mekânından çok daha fazlası: Bir kültürün, bir hakikatin, bir yolun yeniden üretilip geleceğe taşındığı yer.
Yazar: Taylan Özdemir
